Mikroorganizmalar antibiyotiklere karşı çok değişik şekilde
duyarlılık gösterirler. Bu durum, hem antibiyotiklerin yapısına ve hem de
mikroorganizmaların türüne göre değişebilir. Bu bakımdan gerek koruyucu amaçla ve
gerekse en önemlisi sağaltım için kullanılacak antimikrobial ilaçların spesifik
hastalık etkenine karşı olan statik ve/veya sidal etkisinin çok iyi belirlenmesi ve
böyle bir ilacın seçilerek yeterli sürede ve dozda bir program dahilinde
kullanılması gereklidir. Hatta, bazen bu da yeterli
olmayabilir. Çünkü, tedavi sırasında antimikrobial ilaçlara karşı hastalık
ajanlarının duyarlılığında değişmeler olmakta ve ilaçlar yetersiz kalmaktadır.
Böyle durumlarda nüks'ler oluşmakta ve infeksiyonun prognozu değişik yöne
kaymaktadır. Bazen de, infeksiyonlardan primer etken yerine sekonder mikroorganizmalar
izole edilmektedir. Böyle hallerde, hastalığın esas etkenine karşı değil de
sekonder ajanın duyarlılığına göre seçilmiş antibiyotikler kullanılmaktadır.
Bunların da bir yararı olmamaktadır.
Bazen de spesifik etkenin izolasyonu ve identifikasyonu imkansız
olabilir. Bu takdirde çok zaman klinik belirtilere, anamneze ve diğer muayenelere
dayanılarak yapılan bir teşhis için, geniş spektrumlu bir antibiyotik denenebilir.
Eğer, etkenin izolasyon ve identifikasyonu yapılıp antibiyogramı yapıldığında, o
zaman ya aynı antibiyotiğe devam edilir veya değişiklik yapılabilir.
Bütün bu tür olguları göz önüne alarak spesifik etkene yönelik
en etkili (sidal) antibiyotiğin seçilmesi ve kullanılması gereklidir.
Diğer önemli nokta da, duyarlılık testlerinde mikroorganizma ile
antimikrobiyal ilaç direk temasa gelmekte ve buna göre duyarlılık belirlenmektedir.
Halbuki, aynı ilaç vücuda verildiğinde aynı konsantrasyon her zaman sağlanamamakta,
ilacın etkinliği çeşitli nedenlerle azalmakta veya vücuttan çabuk atılmaktadır.
Bazen de, kapsüllü olan veya irin içinde, nekrotik dokularda, lezyonlarda, vs. bulunan
etkenlere, ilacın ulaşması ve etkinliği çok az olmakta ve sidal etki meydana
gelmemektedir.
Mikroorganizmaların antibiyotiklere duyarlılığın saptanmasında,
yaygın olarak kullanılan, başlıca 2 yöntem vardır.
1) Tüp dilusyon tekniği: Bu teknik antimikrobial ilaçların MİK
(minimal inhibitör konsantrasyonunu) ve MLK (minimal letal konsantrasyonlu) değerlereni
belirlemede yardımcı olur. Bu amaçla, Mueller-Hinton buyyonunda antimikrobial ilacın 2
veya 10 katlı dilusyonları yapılarak gittikce azalan yoğunlukta ilaç içeren
dilusyonları elde edilir. Örn. ilaç 1 ml'de 256 µg'dan başlayarak, 256, 128, 64, 32, 16, 8,. 4, 2, 1, 0.5, 0.25, 0.12 µg/ml giderek
azalan şekilde iki katlı sulandırılır. Üzerlerine, izole edilen test
mikroorganizmanın 24-48 saatlik sıvı besiyeri kültüründen 0.1 ml. miktarında ekilir
ve iyice karıştırıldıktan sonra 24-48 saat 37
°C' de inkube edilir. Tüplerdeki üreme gözle değerlendirilir. Böylece üremenin
olmadığı son dilusyon MİK değeri olarak kabul edilir. Ancak, bu noktanın kesin
olması için, testin ikili paralel yapılması uygundur. Eğer, süre yetersiz ise uygun
bir süre yine inkubasyonda tutulabilir.
Üremenin olmadığı bu son dilusyondan alınan 0.1 ml. miktarındaki
inokulum 10 ml sıvıbesiyerine (veya agara) ekilerek uygun bir süre inkubasyonda
tutulur. Tüpte üremenin olmaması MLK değerini, eğer tüpte üreme varsa MIK değerini
yansıtır. Agarda ya bazı koloniler meydana gelecek veya hiç koloni oluşmayacaktır.
Koloni oluşursa MİK değerini, oluşmazsa MLK değerini belirler. Ancak, antibiyotik,
inokulum ile birlikte agar yüzeyine aktarılacağından etkisi devam edebilir ve koloni oluşmayabilir. Bu nedenle broth kültürü daha uygundur.
2) Disk diffusyon tekniği: Kirby-Bauer yöntemi olarak da bilinen bu
teknikte, test mikroorganizmanın 6-8 saatlik buyyon kültüründen (hafif bulanık)
Mueller-Hinton agar plaklarına 0,1-0,2 ml miktarında ekilir ve bir baget'le iyice
yayılır (steril swab'ta aynı amaç için kullanılabilir). Agarın yüzeyi oda
ısısında kuruduktan sonra (5-10 dk), agarın yüzeyine çeşitli konsantrasyonda
değişik antibiyotikleri içeren diskler yerleştirilir ve 24-48 saat inkube edilir. Bu sürenin sonunda diskler etrafındaki inhibisyon
zonları kompas veya cetvelle ölçülür ve standart zon tablosu ile
karşılaştırılarak duyarlı (S), indermediate (İ) ve duyarsız (R) olarak
değerlendirme yapılır.
Kirby-Bauer yönteminde, aynı zamanda, bir ilacın sıvı besiyerinde
saptanan (MİK) değeri (?g/ml) ile agar üzerindeki zon çapı/mm karşılaştırılarak
da duyarlı intermedier ve dirençli bölgeler grafikte belirlenebilir. Böylece, kandaki
konsantrasyonunun ne olacağı saptanır. Ayrıca, zon çapına göre MİK değerlerini de bulmak mümkündür.
Disk diffusyon yöntemi az masraflı, az zahmetli ve kolay
uygulanırlığı yanı sıra, bir petri kutusunda 5-6 antibiyotiğe karşı
duyarlılığı belirlemek ve en etkili olan ilacı saptamak mümkündür. Bu nedenle çok
fazla tercih edilmektedir.
Önemli olan nokta, bulunan bu değerlere dayanarak kandaki ilaç
yoğunluğunun ne olması gerektiğini belirlemek ve bu konsantrasyonun devamını yeterli
sürede sağlamaktır. Genellikle, MİK değerinin üstündeki MLK değerlerinden uygun
olanı seçilir ve kısa süre içinde bu yoğunluğa ve infeksiyon odağına ulaşabilmek
için verilecek doz ve zaman ayarlanır.
Bu yöntemde en önemli nokta, ilk 24 saat içinde inhibisyon zonu
içinde hiçbir koloni görülmezken, inkubasyon 48 saat'e çıkarıldığında, bu zon
içinde koloniler oluşmaya başlar. Bu durumda, MİK ile MLK değerlerini kesin
belirlemede acele edilmemesi gerekeceğini ifade eder. Bu yönden dikkatli olmak çok
lazımdır.
3) Diğer teknikler: Mikrotitrasyon ve agar içinde dilusyon
yöntemleri daha az başvurulan teknikler arasındadır.
Bir Antibiyotikte Aranan Özellikler:
1) Mikroorganizmalar üzerine az
yoğunlukta da sidal etki yapmalı,
2) Yan ve toksik etkileri olmamalı veya çok az olmalı,
3) Vücutta uzun süre, metabolize olmadan, etkin formda kalabilmeli,
4) Doku enzimleri trafından inaktive olmamalı,
5) Geniş spektrumlu olmalı,
6) Kombinasyon durumlarında sinergetik etki göstermeli,
7) Ucuz olmalı, kolay bulunmalı, dayanıklı olmalı (muhafaza koşullarında),
Antibiyotik Aktivitesine Etkileyen Faktörler
1) İlacın vücuda veriliş yolu,
miktarı ve süresi,
2) İlaç kısa sürede infeksiyon bölgesine ulaşabilmesi,
3) Mikroorganizmaların kan pıhtısı, doku içinde, irin içinde vs. bir muhafaza
içinde olması durumu,
4) Patojenik etken, verilen ilaca duyarlı olmalı,
5) İlacın kandaki yoğunluğu MİK değerinin üstünde olmalı (MLK) ve uzun süre bu
konsantrasyonu korumalı,
6) Etkende ilaca karşı dirençlilik bulunmamalı (R-plasmid ve diğerleri)
7) İlaçlar, diğer antibakteriel ajanlarla birleştirildiğinde sinerjetik etki
oluşturmalı,