1)
Mikropların vücuda girmesi: Mikroorganizmaların
hastalık yapabilmesindeki ilk basamak, vücuda girmekle başlar. Bunun için bazı giriş kapılarına (porantre) ihtiyaç vardır. Vücutta bulunan en
önemli giriş kapıları ağız, yutak ve
sindirim sistemi, burun, larinks ve trachea ve akciğerler, genital
organlar, göz konjunktivası ve deridir.
Salmonella,
shigella, vibriolar, brusella ve tüberküloz etkenleri sindirim sisteminden girerek; Corynebacterium
diphtheriae insanlarda boğazda yerleşerek toksin meydana getirir ve bu zehir vücuda
yayılarak hastalık yapar. Hayvanlarda septisemik hemorajik karakterde seyreden
pastörellozisin etkeni ekseriya yutak ve larinkste yerleşmiştir. Bünyede bir
zayıflamanın olduğu hallerde hastalık meydana getirirler. Tüberküloz ve anthraks
etkenleri solunum yolu ile bulaştıkları gibi deriden de geçebilir. Deriden, ayrıca, leptospira, brusella,
anaeroblar, anthraks mikroorganizmaları da girebilirler. Çiftleşme ile, genital yolla,
sifilis, N. gonorrhoea,
brusella ve C. fetus
bulaşabilir. Göz yolu ile leptospiralar, listerialar ve diğer mikroorganizmalar girerek
hastalık yapabilirler.
Yukarıda
yapılan ayrım kesin bir durum göstermez. Yani bir mikrop birçok yollardan vücuda
girerek hastalık yapabilir. Örn, brusella
sindirim, deri ve çiftleşme ile;
tüberküloz, deri, sindirim ve solunum;
antraks basilleri deri, sindirim ve solunum yolu ile bulaşabilir. Çeşitli yollardan infeksiyon meydana getirebilen
mikroorganizmaların yaptığı hastalığın klinik tablosu girdiği yere göre
değişebilir. Örn, B. anthracis sporları solunum yolu
ile alınmışsa, akciğer antraksı, deriden
alınmışsa girdiği yerde püstül ve ödem (kasap
çıbanı), tüberküloz mikrobu
deriden girerse deri tüberkülozu, barsaktan girerse barsak ve solunum yolu ile
alınırsa akciğer tüberkülozunu meydana getirir.
C.
tetani, deride bulunan derin ve kirli yaralarda
yerleşerek ürer ve toksin meydana getirir. Bu
toksin kana karışarak hastalık yapar. Botulismde
ise, toksin ihtiva eden gıdaların
alınması sonu barsak yolu ile zehirlenme olur.
Mantarların
çoğu da, deri, solunum ve sindirim sisteminden girerek mikozeslere neden olurlar.
Mikroorganizmaların
hastalık yapabilmeleri için, bunların uygun
yolla girmeleri de gereklidir. Örn, S. typhi sindirim yolu ile alınırsa vücudu
istila edebilir ve hastalık meydana getirebilir. Deriden
girerse çok nadiren vücuda yayılabilir. Buna
karşın grup A hemolitik streptokoklar deriden girerek yayılma kabiliyetine sahiptirler: F. tularensis, derideki yaralardan
girerse lenf yumrularında lokalize olur. Kana geçip istila edemez. Bu durumda ölüm
oranı %5 kadardır. Halbuki, aynı etken
sokucu sinek veya keneler aracılığı ile dokulara kadar iletilirse septisemi meydana
getirir ve %95 ölüme sebep olabilir. Aynı
şekilde, tetanoz toksinleri sindirim sisteminden girerse hastalandıramaz. Neisseria
gonorrhoea ağızdan bulaşamaz. Beyin, damar ve periton içine verilen
mikroorganizmalar, diğer yollardan, daha
çabuk hastalık meydana getirirler.
Vücudu
mikroplardan koruyan sistemlerden biri
de deri ve mukozaların mikroplar üzerine olan inhibitör ve öldürücü etkileri çok
önemlidir. Deri dokusu salgılarıyla birçok mikroorganizmaların ölmesine sebep
olmasına rağmen, derideki kıl ve yağ
folliküllerinden ve çok küçük yaralardan mikroplar girerek infeksiyonlar yapabilirler
(S. aureus, streptokoklar ve korinebakteriler,
leptospiralar, vs.). Solunum ve genital organlarda bulunan mukus salgılayan
hücreler de mikropların mukoza hücrelerine yerleşmesine mani olur. Bazı mikroplar lizozim enziminin etkisiyle öldürebilirler. Fakat, buna rağmen yine
buralardan mikroplar girebilirler. Göz yaşının da aynı şekilde, mikroplar üzerine olumsuz etkisi vardır. Fakat, göz konjonktivası yolu ile de mikroplar
hastalık yapabilirler. Mide asiditesi bazı
salmonellaları inhibe eder. Fakat, bu
asiditenin bozulduğu zamanlarda mikroplar mideyi kolayca geçebilirler.
Bazı
mikroplar normal deri ve mukozadan geçemezler. Ancak, deride ve mukozada meydana gelecek
çok ufak mikroskobik yaralar mikropların giriş kapısı vazifesini görürler. Deri üzerinde sokucu insektlerin açtığı
yaralardan mikroplar kolayca girebilirler. Su ile fazla yumuşamış deriden leptospiralar
ve brucellalar kolaylıkla geçebilirler.
2-
Mikrobun dozu (miktarı): Vücuda
porantrelerden giren mikroorganizmalar, bir
infeksiyonu başlatabilecek miktarda, olmalıdırlar (MİD minimum infektif doz). Bu limitin altında
girenler, vücudun hücresel ve humoral
savunma sistemleri ile kolayca yok edilirler. Mikrop
sayısı ne kadar fazla olursa, konakçının
hastalanma şansı o derece artar. Hastalık
yapma veya başlatma limiti mikropların virulensine ve konakçının duyarlılığına
göre de değişir. Virulensi fazla olan mikroorganizmalar çok hassas konakçıya az
sayıda girseler bile, bir infeksiyonu başlatabilirler.
Pasteurella multocidae için
güvercinler, antraks basilleri için fareler
örnek verilebilir.
Mikroplar
girdiği yerde yerleşmesine, üremesine ve
buradan çeşitli yollarla (kan, lenf ve sinir sistemi) dokulara yayılmasına invazyon kabiliyeti adı verilir. Enterobakterilerin invazyon kabiliyeti, fazladır. Buna
karşılık, deride yerleşen streptokok veya
stafilokoklar, genellikle, burada lokalize olurlar. Bazen bitişik dokulara yayılırlar.