Diğer Virulens Faktörleri

Bu başlık altında toplanan virulens faktörleri de, genellikle,  ekstrasellüler niteliktedirler. Bunlar mikroorganizmaların yayılma kabiliyetlerine (invazif özellik) ve hastalık oluşturmalarına yardımcı olurlar. Ekzotoksinler kadar potent olmamakla beraber bazıları oldukça önemli ve ekindirler.  Çoğu, enzim niteliğindedir.  Bu faktörlerden önemli bazıları aşağıda bildirilmiştir.

Hemolizinler: Bir çok Gram pozitif ve negatif mikroorganizma tarafından sentezlenen bu toksik substansların alyuvarları parçalama özelliği bulunmaktadır. Hemolizinler alyuvarların membranında zedelenmeler yaparak hemoglobinin dışarı çıkmasına yol açarlar. Protein karakterinde,  termolabil ve antijenik bir özellik gösteren ekstrasellüler streptokokkal hemolizinler oksijene olan duyarlılıklarına göre iki kısma ayrılmaktadırlar.  Bunlardan Streptolizin O (SLO),  oksijene karşı duyarlıdır ve okside olarak tahrip olur.  Bu nedenle de anaerobik koşullarda üretilen S.  pyogenes suşlarında koloni etrafında beta-hemoliz oluştururlar.  Diğeri ise, Streptolizin S (SLS), oksijenden etkilenmez ve aerobik koşullarda üreyen S. pyogenes kolonilerinin etrafında beta-hemoliz alanı görülebilir. SLS, aynı zamanda hücrelere bağımlı durumdadır ve lökosidin etkisine de sahiptir. Eğer mikroorganizma fagosite edilirse, makrofajları veya PNL'leri öldürebilir.

Hemolizin oluşturma yeteneği pasajlarla azalır ve kaybolabilir. Hemolizinler protein karakterinde olduklarından da antijeniktirler.

S.  pyogenes dışında bir çok Gram pozitif streptokok,  stafilokok,  klostridium ve Gram negatif (E.  coli,  P.  aeruginosa,  vs) bakteriler,  kanlı agar üzerinde koloni etrafında alfa veya beta hemoliz alanları oluşturan koloniler meydana getirirler.

Mikroorganizmaların hemolitik aktiviteleri,  kullanılan kan türüne, agarın kalınlığına, ve aynı zamanda kültür koşullarına göre değişebilir. Bazıları, alfa hemoliz (koloni etrafında tam açılma yok, yeşilimsi görünüm) bir kısmı ise tam hemoliz (beta hemoliz) oluşturabilirler.

Hyaluronidase (yayılma faktörü): Bazı mikroorganizmalar (streptokok,  stafilokok, C. perfringens, vs) tarafından sentezlenen bu enzim,  bağdokuda bulunan ve sement vazifesi gören hyaluronik asidi hidrolize ederek ayrıştırır ve mikroorganizmaların dokularda kolayca yayılmasını sağlar. Bu enzim, indüklenebilen bir özellik taşıdığından, ancak ortamda hyaluronik asit varsa sentezlenir.  Streptokoklarda bulunan kapsülün bileşiminde de hyaluronik asit bulunmaktadır.  Hyaluronik asit mukopolisakkarid yapısında olup antijenik bir özelliğe sahiptir.

Streptokinase (fibrinolizin): Bu substans daha ziyade grup A,  C ve G streptokoklar ile stafilokoklar (stafilokinase) tarafından sentezlenir.  Streptokinase,  kan plasminogenini plasmine çevirir.  Bu ürün de (plasmin) bir protease olup kan pıhtısı fibrini eritir.  Kan pıhtısı eriyince,  mikroorganizmalar daha kolay yayılma olanağı bulurlar.

Koagulase: S. aureus, koagulase olarak adlandırılan enzim sentezler ve bu enzim plazmadaki aktivatöre etkileyerek koagulasyon meydana getirir.  Reaksiyonda,  kanda bulunan fibrinogeni, erimez (insoluble) fibrin haline dönüştürür (koagulasyon). Fibrin, aynı zamanda,  mikroorganizmaların etrafını sararak fagositozdan ve diğer zararlı etkilerden korur. Koagulase enzimi termostabil ve antijeniktir. S. aureus 'ların patojenite kriterlerinin belirlenmesinde dikkate alınmaktadır.  Ancak, koagulase sentezlemeyen mutant patojenik S. aureus 'ların bulunması, patojenite tayininde bu faktörün tek olarak kriter alınamayacağını da ortaya koymaktadır.

Leukosidinler: Bu substanslar,  genellikle,  streptokok,  stafilokok ve pnömokoklar tarafından sentezlenmektedir.  Etkinlikleri daha ziyade fagositik hücrelerden olan makrofajlar ve polimorfnukleer lökositler üzerine olmaktadır. Mikroorganizmalar fagosite olduktan sonra, bunlara ait leukosidinler, hücre sitoplasmasında, içlerinde değişik karakterde hidrolizan enzimler bulunan granülleri parçalayarak internal degranülasyona yol açarlar.  Bu substansların sitosola geçmesi fagositik hücrelerin çeşitli ve önemli fonksiyonlarını bozar ve aynı zamanda ölümlerine de neden olur.  Bu durum,  bir bakıma fagositik hücrelerin infeksiyonu niteliğini taşır.

Leukosidinler antijeniktirler ve kendilerine karşı antikor sentezini uyarırlar.

Deoksiribonuklease (DNase): Bu enzim,  S.  aureus, S. pyogenes, C. perfringens ve diğer bazı etkenler tarafından sentezlenir. Zedelenmiş dokularda bulunan hücrelerin DNA (deoksiribonukleik asit) 'sını eriterek tahrip eder.  Böylece,  patojenler daha kolaylıkla yayılma olanağı bulurlar.  Yaralarda bulunan ve yapısının büyük bir bölümünü ölmüş fagositik hücreler oluşturan irindeki hücre DNA'ları eridiğinden içlerinde bulunan mikroorganizmalar daha kolayca ve serbest hareket edebilmektedirler.

Lesitinase: Daha ziyade, Clostridium spp'ler tarafından sentezlenen bu enzim, hücre plazma membranında bulunan lesitini ayrıştırarak membranın bütünlüğünü ve fonksiyonunu bozar. Böylece hücreler tahrip olur ve  patojenlerin etkinliği de artar.

Kollagenase: Bazı Clostridium spp'ler tarafından sentezlenen bu enzim de kas,  kıkırdak ve kemiklerde bulunan kollageni ayrıştırma yeteneğine sahiptir.  Patojenlerin invazyon kabiliyetini arttırır.

Mikrobial demir kelatörleri: Demir bir çok aerobik ve aerotolerant mikroorganizmaların yaşamaları ve çoğalmaları için çok gerekli bir elementtir.  Ayrıca,  demir içeren bazı enzimlerin (sitokrom, katalase) sentezleri için de demire gereksinim vardır. E. coli 'de de demir bağlayan protein (enterochelin) bulunmaktadır.  Bu protein polimerize ferrik demiri solubulize ederek hücre içine girmesine yardımcı olur.  Demir bağlayan proteinlere bakterilerde siderofor adı da verilmektedir. Konakçı serumunda bulunan transferrin, süt, sıvı ve mukozalarda bulunan laktoferrin demir içeren birer protein olarak bilinmektedir. Ayrıca, kanda da hemin bulunmaktadır. Ortamlarda demirin bulunması bakterilerin üremesi ve toksin sentezleri üzerine olumlu etkide bulunur. Difteri, tetanoz, C. perfringens, vs etkenlerin  toksini için demir gereklidir. 

Hidrojen peroksit (H2O2): Bazı mikoplasmalar ve ureaplasmalar,  genellikle,  ürogenital sistem mukozalarına yerleşme eğilimi gösterirler.  Çoğaldıktan sonra burada hidrojen peroksit ve amonyak (NH3) oluştururlar.  Bu maddelerin böbrek ve ürogenital sistem epitel hücrelerinde birikmesi zararlı ve zedeleyici etkiye sahiptir.